Yanına gelemedim...
İlk başta tam olarak hissedemediğimiz kırılma anları var. Zamanla harap edici duygulara dönüşüyorlar. Yaralanmanın sıcaklığıyla ilk anda hissedilmeyen kurşunlar gibi. Böyle durumlarda “biraz zaman” her şeyi daha da beter ediyor. Bizi yere seren büyük sorunlar olmuyor hiçbir zaman. Bizi yere seren evdeki şekerin bitmesi oluyor, kaybolmuş bir kitap oluyor, kesilen elektrik oluyor. İkimiz de yere serilmiştik o gece. Seni ilk öptüğüm geceden bahsediyorum.
Ne demek istediğimi gerçekten anlayabiliyor musun ?
Anlamıyorsun bence anlasan şuan bu satırları bana yazdırıyor olmazdın, anlıyor olsan şuan yanımda bana güzel şeyler yazdırıyor olurdun. Güzel şeyler demişken gördüğüm en güzel şey sendin diyeceğim ama sen onuda tam manasıyla anlamayacaksın.
Sen hiç senenin 365 günü birini sevdiğin oldu mu ? kalan son 6 saatinde beni sevmene o kadar ihtiyacım vardı ki bu yüzden senle geçen her senem yarım kaldı.
Bir seneyi yarım tamamlamanın acısını yaşadın mı sen hiç ? Yaşama.
Uzun zamandır aklımda olan bazı şeyler var aslında. İnsan unutamadığı şeylerin mi dövmesini yaptırır yoksa unutmak istemediği şeylerin mi ? Dövme demişken vücuda kazınan şekillerden bahsetmiyorum, insanın içine kazıdıklarından bahsediyorum. Benim içimdeki sendenler hangi sebepten içimde ben bilmiyorum.
Sığ sularda gördüğüm güvercinlere gibisin artık. Neden güvercin dersen onları da karşılıksız sevebildiğimi fark ettim, neden sığ sular dersen insan aşkı boğazın serin sularında bırakınca daha sığ koylara yelken açıyor.
Zaman bir bıçak gibi ölü çiçekleri budadıkça, sadece geceleri yapa yalnız ve yalın ayak anlayabildiğim şeyler var. Şimdi benimde yalanlara inanmaya ihtiyacım var.
365 günü tamamladım son 6 saatim kaldı gerçekten sevebilir misin ? bu son 6 saatte beni.
Bak bu soru olarak değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.