Senle yollarımız ayrıldıktan sonra o kadar sessiz ağlardım ki, bazen kendim bile farketmezdim ağladığımı. çoğu zaman anılarımıza saklanırdım; insanların içine çıkınca da hep güçlü, o başı dimdik çocuğu oynardım.
Ben hep kendimi sana nasıl sevdiririm diye düşündüm. Hiç kimsen yoksa kendini sevdirmek zorundasındır...
Kız arkadaşlarıyla kavga eden arkadaşlarımı can kulağıyla dinliyorum bu ara, oysa biz tartışırken bile susardım ben senle kavga etmek ne kelime sana cevap vermek bile sana olan sevgimi sorgulatırdı bana...
Arkadaşlarım bütün o kavgalardan sonra dönüp barışırlardı kız arkadaşlarıyla her şey affedilmiş, eski günlere dönmüşlerdi. Çünkü bir sevgilinin kalbi her zaman sevgilisine aitti.
Benim Hiç Kalbim Olmadı...
Geceleri serin havalarda ve sadece karanlığa doğru yürüdüğüm de anlayabiliyorum artık bazı gerçekleri, senin içinde hiç olmayışımı yada olamayışımı mı tek çözemediğim soru işareti bu kaldı senden geriye.
Hani içinde birine söyleyemediğin bir söz kalır yada birine atılmamış bir adım, yapılmamış yarım kalmış iş gibi... Öyle kaldın işte sen içimde, sonuna üç nokta eklediğim girişi, gelişmesi olan ama sonu hiç olmayacak bir kompozisyon gibi kaldın içimde bir yerlerde.
Bu aralar rüyamda nedendir bilinmez kedi görür oldum. Annem kedi kısmettir oğlum dedi...
Sence de kısmete mi yormak lazım ?
Bize gelsene rüyamda gördüğüm kedileri severiz, gelirken kedi de getir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.