Kütüphanede tozlu raflarda uzun süredir aradığım kitabı bulduğumda fark ettim aranızda ki o benzerliği. Tozlu,eski bir kitap birine ne açıdan, ne kadar ve en garibi nasıl bu kadar benzer ki ?
Şöyle.
O eski, tozlu ve yıpranmış kitap. Aradan geçen onca zamandan sonra senle karşılaştığımızda; Kokun biraz tozlanmıştı, cildin biraz yıpranmış ama gülüşün hala romanın içinde ki hikaye gibi anlamlı, duygulu ve sürükleyiciydi...
Aslında roman bahane biliyor musun. Ben seni şu sıralar gördüğüm her şeye benzetir oldum. Geçenlerde rüzgara benzettim seni sanki tenime dokunuyormuşsun hissi verdi sabaha karşı esen sonbahar meltemi.
Sabah uykuma benzettim bu sabah seni.
Her sabah ilk hissettiğim sen duygusu gibiydi... Asla vazgeçmek istemediğim ancak zamanla benden sıyrılan o sabah uykum gibisin.
Her sabah...
Seni bu aralar hiç farkına varmadığım ama benden birer parça olan istesem de kurtulamadığım alışkanlıklarım gibisin.
Sen hiç çok emek verdiğin, her şeyden sakındığın, incitmekten kırmaktan korktuğun bir şeyden vazgeçtin mi ? Vazgeçme. O senden vazgeçerse onu bilemem.
Hatırlıyor musun ?
Gözlerimin içine bakışını ve bakarken ki o mahçup sırıtmalarını.
Ben hiç unutmadım.
Ne boktan bir şey bu.. Mutlu değilim ama üzgün de değilim.. Eksik bir şey var.. Benim bile ne olduğundan tam emin olamadığım bir şey eksik..
İçimdeki boşluğu hiç kimseye tarif edemeyişim mi,
Yoksa bunun hiç geçmeyecek olmasını bilmek mi daha acı?..
Bilemiyorum..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.