Gözlerim ne zaman bir yere dalsa o an aklıma sen geliyorsun
bir yere on saniyeden fazla bakamıyorum. Herkeste her şeyde, baktığım bir
manzarada kurduğum hayallerde ne işin var zamanla beraber seninde gitmen gerekmiyor
muydu? Neden hala sıcaksın? Zamanla her yokluğa alışıyor da insan bu yokluğu
kabullenemiyor.
O kadar ağır ki bıraktığın bu yük, omuzlarım artık
kaldırmıyor bana bıraktıklarını tek bir celsede bu yükü boşalta bilmeyi
istiyorum, bu kamburları atmak o kadar zor ki benden bir parça oldu hepsi,
senden bana yapışan hayatımın her yerine tutunan bu sendenler aynı kör bir
insanın rüyasında renkleri görmesi gibi acı veriyor bana.
İnsan bazı şeyleri çok özler, ilerde tekrar yapacağından
emin yaşar ya hani, bilir o anın tekrar geleceğini, bilir istediği şeyin olacağını
, biz diye bir şeyin tekrar olmayacağının farkına vardığım gün benden bir şeylerin
gittiği gündü biliyor musun. Hayalinden bile kaçtığım sensizliğin artık
hayatımın tam ortasında olduğunu fark ettiğim o an her bir hücreme sensizliğin
girdiği o soğuk ve karanlık anda ben bir şeyleri kaybettim bu hayatta beni
benim önümde yerle bir ettim.
Şimdi ister pişman ol, istersen yaptıklarının hala arkasında
dur.. Bu defa o kadar bencilceydi ki, o kadar kırıcı, o kadar yorucu oldu ki
kabullendim ayrılığı..
Ne kadar da yorulmuşum, yıpranmışım meğer yeni yeni fark
ediyorum. İnan üzülmek bile gelmiyor içimden.
Eskisi gibi beceremiyorum…
Bir fotoğraf var, saklıyorum. Kitaplıkta kimsenin okumak
istemeyeceğinden emin olduğum bir kitabın içinde. 239. sayfada duruyor. Ne
zaman çok özlesem elim hemen 239.sayfayı buluyor. önce fotoğrafına bakıyorum
sonra o sayfada altını çizdiğim " onu görüp de şeytanın vaktiyle bir melek
olduğunu hatırlamamak imkansızdı" cümlesine.
Yokluğumu anlaman zaman alacak sevgili
Ve
Sen en çok adını benden duymayı özleyeceksin…