Sonbaharda dökülen yapraklar gibi geçti gitti tutunamadıklarım ellerimden... Tutamadıklarım. Bir çok defa yanlış zamanda yanlış yerde olduğum doğrudur, yanlış sevdalara kapılıp yanlış yollarda sürüklendiğim de olmadı değil hani, ama ilk defa yanlış insana çok yanlış değer verdiğimi aradan geçen onca zaman sonra fark edişimin salaklığıyla baş başayım bugün.
Her şey ilkbaharın gidişiyle başladı aslında...
Geçmişi saplantı haline getirmek derin bir tutku oldu bu aralar, adını koyamadığım duygular vuruyor sahillerime, anlam veremediğim sonuçların sebeplerini arıyorum o ucu sonu olmayan sahil kenarımda. Bazı şeylere hiç olamayacak anlamlar yükledim, anlık mutlulukar getirdi, ansızın mutsuzluğun içine daha sonra, nasıl bir paradoks anlamıyorum. Zamanında seni mutlu eden eller ellerin oluncamı böyle oldu yoksa o eller hiç bana ait olmadı işte bütün mesele bu.
Her şey sonbaharın gelişiyle başladı aslında...
Kendime kızıyorum, kendimi cezalandırıyorum... İstemeden çevremdekileri de üzdüğüm olmuyor değil hani. Geçerken birine mi bakmıştın, birine mi benzettin yoksa beni ? Ben senden geçerken hayal kırıklığına uğradım burası çok net, Sen birine bakıp çıkarken bir şeyleri kırıp, yıkıp çıktım burası hiç bilmediğin kadar net.
Her şey Sende bitti aslında...
Ben çok derin sevdim seni, çok içten çok masumca...
Sen çok uzak sevdin beni, çok yüzeysel çok bencilce...
Ben çok sıkı sarıldım sana, sahiplenir gibi, içten
Sen pek sarılmazdın bana, sahiplenmezdin, yabancıydın
Seni sevmek bir tesadüf değildi, Seni sevmek zaruretti.
Seni sevmek bir tesadüf değildi, Seni sevmek zaruretti.
Pirincin içindeki taş gibi hissediyorum senin hayatında artık, beni arıyorsun fakat dışlamak için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.