Hayat boş, yapraklar bile artık ses çıkarmadan düşer oldular... Usulca, süzüle süzüle gözden düşen yaş misali... Son baharda dökülen yapraklar gibiydin, ilkbaharda gelirsin diye çok bekledim. Gelmemeyi mi seçtin, gelmeyi mi unuttun, neyi yanlış yapmıştık ki... Kendi içinde derin boşlukları olan insanları ilk görüşte anlıyorum artık. Kendi içimde ki boşluğu tarif etmeye ne imkan var nede bunun için yazılmış anlamlı bir kelime bulamadım ben. Sensizliğin arifesini yaşar gibiyim aslında içimde gelişine yeşeren çiçekler var bu aralar. Tek bir sayfaya kitap yazmaya benziyordu seni anlatmak, öznesi olmayan, yüklemi hiçbir zaman gelmeyen bir cümleydin sen benim hayatımda bense o cümlede gizli öznen... Ölü çiçekler hayat bulurdu senin gülüşünde, o kadar çok ölü çiçek var ki artık içimde gül kokusunu anımsayamıyorum. Annem iyi bir çocuk olursan rüyanda şirinleri bile görebilirsin derdi oysa, küçükken kötü bir çocuk olduğumu düşünürdüm çünkü ben hiç şirinleri görmedim rüyamda. Sonra seni buldum işte hayatımın şirinesini buldum demiştim... Başlayan her şeyin bir de sonu olduğu gibi buda son buldu. Oysa ben iyi çocuktum neden şirinleri göremedim ki... Olur ya; Gün gelir de bulmak istersen beni, Bir gün batımının kıyısında bekliyorum seni... Olmaz mı ? Olur ya...
Bir yerini kestiğinde ilk etapta bir şey hissetmezsin, kısa süreli şoka girersin gerçekten kesildi mi ? Neden kan yok, peki ya acı... Sonradan başlar her şey, kan sonradan akar, acı hızlanmaya başlayan hızlı tren gibi yayılır bedenine sonrası sonsuz karanlık... Otobüsteydim boş yerler vardı ama ben ayakta gidiyordum. Seni düşünüyordum öyle çok romantik şeyler değil... boş bardağa bakmak gibi, pürüzsüz bir tene dokunmak gibiydi seni düşünmek. Cenazemi kaldırdıkları gün çok soğuktu. Sonra hep uyumak istedim doğal sakinleştirici. Sevdiğiniz biri öldükten sonra yaşama tekrar devam etmek, emeklemeden koşmak gibi gelir insana. Hayatında tatlı yememiş birine kolanın tadını anlatabilir misin ? Ne demek istediğimi gerçekten anlıyor musun ? Sen gittikten ben öldükten sonra en çok ellerini arar oldum. Ekmeğe benzetirdim elini. Ekmek gibi sıcakcıktı ellerin... Bu yüzdendi ellerini sıkı sıkı tutup bırakamayışlarım. Dönüp bakmak istemediğim anlar çok fazla. Çoğunu özlediğimden bakamıyorum kimisi hatırlanmayacak kadar paramparça. Beni hiç istediğim gibi sevmemişler bunu uzun uzun anlatırdım ama anlatılmaz. Bana bir kere içten gülmüşsün bu anlatılmayacak kadar paramparça... Elim telefona gidiyor gel buluşalım diye yazıyorum sonra gönder tuşuna basamıyorum.... Ne dersin buluşalım mı ? Her sabah aynı yastıkta...